Yazıyı okumadan önce eğer henüz yapmadıysanız bu yazıya bir kez göz atmanızı öneririm.
 

16 Temmuz 2015, 22:32. Az önce bir önceki yazıyı yayımladım. Sonra meditasyona oturacaktım ama daldırıp dikkatimi Facebook’a kaptırdım ve bir haber kanalına da kısaca girdim. Fazla sürmedi bu. Bunlar olurken aniden kendimi acıkmış buldum. 8-10 tane siyah zeytin ve 15 tane falan da badem daha yedim. Madem kaydediyoruz, herşeyi kaydedelim. Bir sonraki günün yazısının başlığını da yukarıya yazdım, belki yarın değiştiririm. Aydınlanmaya Doğru (3): Odak Dağılması Konusunda Ne Yapılabilir? . Artık meditasyona ve oradan uykuya. Dalmamalıyım. 22:34.

06:54 Sabah kafamda bir doluluk hissiyle uyandım. Burnum da tıkalı idi ve temizlemem gerekti. Babam kediyi sabah odama bıraktı ve kedi beni yatakta rahatsız etmeye başladı, kalktım. Kafam şiş derler ya, kafam şiş. Facebook’a bir girdim, yeni bir arkadaş isteği gelmiş ekledim, bir kaç mesaj da gelmiş, çok okumadan çıktım. Şimdi bu şişlik ve burun akıntısı niye oldu tam bilmiyorum ama önümüzdeki günlerde öğreneceğimi düşünüyorum. Şu an akıntı geçti zaten. Şimdi bir süre oturayım meditasyona kafa da düzelir. Biraz da su içeyim. 17 Temmuz 2015 06:57.

08:21 Bugün odak dağılması hakkında yazmaya niyetlenmişim dün gece. Sabah babam kediyi odaya bırakınca yatakta uzanırken enerji toplamak için odaklanma çabam boşa gitti. Kalktım. Bir tür ortam değişikliği yaptım. Kalkıp bilgisayar karşısına oturunca ve Ruhsal Kalbe odaklanma çabasını arttırınca, çünkü kalktığımda daha uyanık daha bilinçli bir moda geçmeye başladım, daha net bir hale gelmeye başladım, zihnim netleşmeye başladı. Sonrasında meditasyona oturup odaklanma çabamı sürdürdüm. Bu arada kedi yine gelip benimle interaksiyona geçmeye başladı. Üstümde atlet yoktu, üzerime çıkmaya çalıştı. Neyse ki tırnaklarını kullanmayı öğreniyor. Ona bu konuda kobay ve öğretmen olarak ben oldum. 2 haftalıkken aldım onu. Üzerime tırmanıp dudaklarımı emmeye çalışırken ben meditasyonu devam ettirmeye çalışıp onu elime aldım. Oluyor gibiydi ama kalkıp yumurtasını ocağa koymak ve keçi peyniri vermek daha mantıklı olacaktı. Yoksa keçi peynirini daha mı önceden vermiştim? Yani diyeceğim, kedi yemek istiyordu ve birşeyler yapmam gerekiyordu, ve yaptım. Sonra meditasyona devam ettim. Meditasyon sırasında son bir kaç günde üzerine epey eğilmiş olduğum bu yazılarla ilgili düşünceler geçmeye başladı. Daha çok neler olabilir, ne yazabilirim gibilerden. Ve de bir miktar da sorumluluk hissi de hissettim. Sonuçta bunu bir sürü insan okuyordu ve okuyacaktı. Şimdi 3. günde kendimi bir salsam kesinlikle devam edemezdim bu şekilde ışık tutmaya hangisi olduğunu günlük belirlediğim ne yazacağımı önceden bilmediğim konulara. Ama içimde bir kararlılık hissediyorum. En az bir ay bu hali devam ettirmek için kararlıyım. Neden bir ay? Şimdi deşici bir soru bu. Ama başlıkla çok alakalı. Yani ben şunu biliyorum. Eğer ben bu odağı hep devam ettirsem, büyük bir kararlılıkla devam ettirsem ve giderek derinleşsem, 5-10 senede aydınlanmaya gideceğimi biliyorum. Bunu benzer seviyede bir arkadaşa verilen bilgiden biliyorum. Ne bilgisi? Ona sonra gireriz.. Diyeceğim, Allah ona yürüyen kuluna koşarak gelmez mi? Yürümeye devam edersen en sonunda aradaki mesafe sıfırlanmaz mı? İşte oradan da biliyorum bunu. Ama bir ay dedim, çünkü geçmişte aldığım çok sert kararları sürekli devam ettiremedim. Şimdi kendime baskı yapmadan, işi doğal seyriyle açmak istiyorum. Bir tek kendimi salmadan devam etmem gerekiyor ve bunu yapabilirim. Ama sonuna kadar yürümek? Bu beni korkutuyor. Ama yürüyeceğim ve bu korkuyla da yolda yüzleşeceğim, o yüzden şimdi bir ay dedim kendi kendime. Belki de daha da devam ederim. Belki yazmayı bırakırım bir ay sonra ama gene devam ederim. Bir de şu var. Bu huzur duygusunu, dinginleşmeyi, üzerimedeki etkilerini görünce, artık farz olmaya başlıyor bana bu yolda yürümek. Neden mi? Şimdi siz bile bile yanlış yapamazsınız hayatta, ciddi bir iç sıkıntısı yaratır insan üzerinde. Ben de bilgim arttıkça doğru yolda yürümem gerektiğini keskin olarak hissediyorum. Çünkü açıp haberlere bir baktığım zaman insanlığın içinde bulunduğu zilleti .. 🙂 bu kelimeyi kullandım. Ben de şu bıyıklı hocalara mı benziyorum acaba ekranlarda konuşan. Odaklan! Yani sıkıntıyı diyelim. Evet, insanlığın yaşadığı sıkıntıları görüyorum. Diyecek hiçbirşey yok. Suriye’deki sefalet, Kuzey Kore mi dersin, İsrail-Filistin olayları mı dersin, Amerika’daki cinayetler mi? Politikacıların uyurgezer halleri mi? Durum ümitsiz değil ama çok sıkıntı var. Anlatmakla bitmez. İşte bu sıkıntılar varken birşeyler yapmak gerekiyor. Aynı gözünün önünde birisine araba ile çarpsalar yardım etmek vazife olur sana, vicdanına. Birşey yapabileceksen yaparsın. İnsani birşeydir bu. Ben de birşeyler yapabileceğimi hissediyorum. Ve yapmadığımda huzur bulamıyorum. Ve nasıl yapabilirim diye düşündüğümde işte bu yazılarda anlattığım, ima ettiğim yolda adımlar atmak şu anda içimden gelen, vicdanen hissettiğim.

Ama bu kendini feda etmek gibi birşey değil. Sonuçta içsel bu sevgi, senin için de en hayırlı etkiyi yapıyor. Kendine eziyet etmek değil bu. Bilakis o an için tüm evren için en hayırlı olanı yapmak. Ve bu aslında senin için de en hayırlısı. Evet bu yolda gerçeklerle yüzleşmek ve bazı şeylerden imtina etmek gerekiyor, ama o sevgiye odaklandığınızda bunu doğal olarak yapabilecek gücü buluyorsunuz kendinizde. Kaldırabileceğiniz yoldan sizi taşıyor zaten. Odak dağılması konusunda ne yapılabilir yani? Buna öncelikle kafayı takmayın. Odağınız dağılacak. Niye dağılıyor dağılmamalı diye debelenmektense, dağıldığını farkettiğiniz an tekrar odaklanın. Çok basit bir formül bu. Daha kısaltayım ve son haline getireyim: Dağıldığını farkettiğiniz an tekrar odaklanın. Bu hali en doğru hali. Biraz daha geliştirelim ya da geliştirmeyelim ama açalım: Odaklanın derken neyi kastediyorum. Dikkatinizi verin diyorum. Nereye verelim dikkatimizi? İşte burası sizin bulunduğunuz seviye ile alakalı yapacağınız bir seçim. Ben şu an dikkatimi Ruhsal Kalbe veriyorum odaklandığımda. Meditasyon için nefese odaklananlar vardır. Veya farkındalık halinde kalanlar vardır. Yani farkındalığa odaklananlar. Hayatımız boyunca çok çeşitli şeylere odaklanırız. Ama bu bahsettiğim Ruhsal Kalp, Nefes ve Farkındalık bizi içsel dünyaya taşıyan odak noktalarıdır. Bunlar size yabancı geliyorsa normaldir. Eğer İslami ekolden geliyorsanız, Allah’a odaklanmak, Allah rızasına odaklanmak olabilir nereye odaklanalım sorusuna cevap. Ama nereye odaklanacağınızı ben söylemek istemiyorum. O sizin seçiminiz olsun. Ben kendim nereye odaklandığımı ve odaklanmanın nasıl birşey olduğunu ilmim yettiğince anlatayım, kararlarınızı siz verin. Araştırmanızı siz yapın.

Ruhsal Kalp.. Bu somut birşey mi? Yenir mi? Benim yaptığım göğsümün merkezinde manevi bir noktaya odaklanmak. Aslında o noktayı tam hissedemiyorum ama bir bölge olarak göğsümün merkezine odaklanıyorum. Niyetim de Tanrı’ya yaklaşmak, veya Üst Bilincin rehberliğinde yaşamak. Üst Bilinç tüm evreni kapsayan Tanrı’nın yarattığı bilinçtir. Yani bir bakıma Tanrı’nın bu evren ve yaratılışı idare etmek için yarattığı zihindir. Hiçbirşey yaratılmamış olsa, Tanrı gene vardır. Ama o zaman odaklanacak yaratılmış birşey kalmıyor. Zaten sadece Tanrı var oluyor, biz de olmuyoruz ortalıkta. Üst Bilince odaklanmıyorum ama ben. Ben Ruhsal Kalbe odaklanıyorum çünkü burası Tanrı’nın sevgisinin insan bedenine aktığı en derin merkezmiş. Odaklanınca ne oluyor? Bu aşamadan kalp bölgemde sessiz bir enerji hissediyorum. Bazen oldukça silik bazen daha belirgin. Bazen bir sıcaklık da hissedebiliyorum ama bu o enerji değil sanırım Kalp Çakrasında bir aktivite oluyor. Onu boşverelim. Sessiz bir enerji hissediyorum, bir dinginlik kaynağı. Beni meditasyon sırasında hareket ettirebiliyor, omurilik ekseninde Avatar filmindeki Navilerin ayin sırasında döndüğü gibi döndürebiliyor. Bazen çok hafif ama uzun (2 saatlik) ve odağım derinleşmiş kuvvetlenmiş meditasyon seanslarında, bu dönüş geniş hareketlerle aynı o Navilere benzer olabiliyor. Oturarak meditasyon yapmadığımda günlük hayatımı yaşarken buraya odaklanmak için emek verdiğimde, bir merkezlenmişlik haliyle yaşıyorum. Normal dağınık yarı uyku halindeki yaşam şeklinden çok daha merkezlenmiş, oturaklı, dingin bir hale geçiriyor bu çaba beni. Ve, dinginlik hissettikçe hayatım daha net akıyor, kendime hakim olabiliyorum ama ego olarak değil, bu dinginlik halinde zaten doğal olarak yaşıyorsun hayatını, yapman gereken şeyleri yaptığını hissediyorsun ama bir baskı olmadan, zorlama hissetmeden, vicdanen hareket etmiş oluyorsun. Çünkü zaten vicdanına odaklanmış oluyorsun. Elini vicdanına koy derler ya, ve ellerini kalbine koyan insanlar vardır. Bunu bilerek yapmazlar genelde ama aslında bu kalp bölgesi, göğsün merkez bölgesinde en derinde bu Ruhsal Kalp merkezi vardır. Bazen insanlar mutlu olduklarında, veya huzurlu olduklarında gözlerini kaparlar. Aslında bunlar hep kişinin meditatif, merkezlenmiş, Tanrı’ya (Yaratılmamış olan, Herşeyin Kaynağı Olan Tanrı) odaklanmaya başlayan veya odaklanan bir hale geçtiğinin göstergesidir. O kişinin seviyesine göre bunlar bir derece oluyordur.

Yani meditasyon yapamıyorum. Odaklanamıyorum diyorsanız çözümü şudur. Odaklanabildiğiniz kadar odaklanın. Elinizden geleni yapın. Dağıldığınızda tekrar odaklanın. Ben de yıllarca bu temel sorunun etrafında dönüp durdum. Belli bir süre kesintisiz odaklanmam gerektiği fikrini taşıyordum. Böyle birşey yok. Dikkatiniz dağılacaktır. Daha doğrusu dikkatiniz zihninizdeki bulut gibi devinim taşıyan düşüncelerine, veya duygusal bedeninizdeki duygulara, veya beş duyunuzla sinyaller gönderen bedeninize ve bunun aracılığıyla da dünyada olan olaylara, nesnelere çekilecektir. İnsan tecrübesi bu, herşeye gidebilir dikkatiniz. Meditasyon için yapılacak şey bunlar olduğunda dikkatinizi tekrar meditasyon yaptığınız nesneye çekmektir. Yani tekrar odaklanmaktır. Bunun dışındaki herşey, odağınızın dağılmasından rahatsız olmanız, ümitsizliğe düşmeniz, kendinizi yargılamanız ve iyi bir insan olmadığınızı düşünmeniz vs.. hepsi sizin zihninizin o anki içeriğinden kaynaklanan düşüncelerdir. Gelirleeer.. geçerler.. meditasyon sırasında bunlar olacaktır, sizin iç dünyanız neyse o size gösterilecektir. Siz meditasyon nesnesine odaklanma çabanızı devam ettirin, dikkatinizin dağıldığını anladığınızda tekrar odaklanın. Geri kalan herşey açılacak kendiliğinden ve siz iç görü ve bilgelik kazanacaksınız.

Ama tüm bunları yaparken niyetinizi samimi tutmaya en samimi niyetinizle hareket etmeye çalışın. Yani mesela ben bütün bu bilgileri veriyorum ama siz bunları örneğin bencil amaçlar için kullanırsanız, ki eğer seviyeniz bu ise kullanmak isteyebilirsiniz, ona göre sonuçlar alırsınız, ama neredeyseniz oradan başlayabilirsiniz, farklı bir yerden değil. O yüzden iyiye yönelin diyebiliyorum, vicdanınızı dinleyin diyebiliyorum, veya sizin için en yüksek doğru ne ise oradan devam edin diyebiliyorum. Bulunduğunuz noktayı reddedemezsiniz, çünkü onu içinizde siz yaratmış durumdasınızdır. Reddetmeye çalışırsanız kendinizle savaşma konumuna düşersiniz, bu da savaş sona ermeden kazanılamayacak bir savaştır. Ama savaşmak bile belki de sizi bekleyen tecrübe, sizin geçeceğiniz yol içerisinde olabilir. Bu yüzden meditasyon ne aşamada olursanız olun sizi ileri taşıyacak şeydir. Savaşırken bile meditasyonu öğrenmeye çalışırsanız, ki belki bugün bu metinden değil, kendi yolunuzda öğreneceksiniz bunu, en sonunda kendi merkezinizi bulacaksınız, bulmayı öğreneceksiniz, burada kalmayı öğreneceksiniz.

Peki bunu dahi nasıl isteyebiliriz? diye bir soru oluşabilir. Odaklanmayı dahi nasıl isteyebiliriz? Ki ben bunun hakkında da çok düşünmüştüm. Cevabını daha sonraları öğrendim. Başlayın. Odaklanmaya başlayın. İstek bir bakıma odaklanmanın kendisidir, içinizde siz başladıktan sonra değişiklikler olmaya başlayacak. Zihniniz, duygularınız, bedeniniz değişmeye başlayacak. Bir gün bir bakacaksınız, meditasyon kapasiteniz artmış, ve hepsi sizin verdiğiniz küçük emeklerle olmuş.

Hatırlıyorum, bir türlü düzenli meditasyon yapamıyordum. En sonunda 1.5 sene önce, tüm gücümle odaklanmayı devam ettirmeye çalıştım. Yatakta yatarken güçsüz düşmüşken bile, uykuya dalmışken bile ne kadar yapabiliyorsam yaptım. Bir kırılma oldu o günlerde. Yapabilmeye başladım artık. Ondan önceki zamanlarda odaklanmaya çalıştığım anda çok uzun sürelerle dikkatimin dağıldığını tecrübe ediyordum. Yani emek… emekler boşa gitmiyor bundan emin olun. Ama herbişeyin de içinden geçeceksiniz.

Atatürk’teki dirayeti videolarından hissedebiliyormusunuz? Bana sorarsanız, Atatürk’ü Atatürk yapan emekti, içsel emek. Konsantrasyon seviyesini görebiliyormusunuz? Şu videoya bir bakın. Sonundaki bakışa: https://www.dailymotion.com/video/x2gg8dc_nefesinizi-tutarak-izleyeceksiniz-1930-yili-ve-ataturk_news

Konsantrasyon, odak. Ve Atatürk kendine değil milletin hayrına odaklanmıştı. Bunu istiyordu. En yüksek doğrusuna odaklanmıştı. Ben bu kadar görebiliyorum. Atatürk’ü derinlemesine inceleme fırsatım olmadı. Ama ana tema Türk milletinin yükselmesi idi ve insanlık için de çalışıyordu Atatürk, yoksa kim bu sözü söyleyebilir ki insanlığın hayrını düşünmeden, bir sevgi hissetmeden insanlığın tamamına:

“BU MEMLEKETİN TOPRAKLARI ÜSTÜNDE KANLARINI DÖKEN KAHRAMANLAR! BURADA DOST BİR VATANIN TOPRAĞINDASINIZ. HUZUR VE SÜKUN İÇİNDE UYUYUNUZ. SİZLER MEHMETÇİKLERLE YAN YANA, KOYUN KOYUNASINIZ. UZAK DİYARLARDAN EVLATLARINI HARBE GÖNDEREN ANALAR! GÖZYAŞLARINIZI DİNDİRİNİZ. EVLATLARINIZ BİZİM BAĞRIMIZDADIR, HUZUR İÇİNDEDİRLER VE HUZUR İÇİNDE RAHAT RAHAT UYUYACAKLARDIR. ONLAR BU TOPRAKTA CANLARINI VERDİKTEN SONRA ARTIK BİZİM EVLATLARIMIZ OLMUŞLARDIR.” M. Kemal Atatürk.

Atatürk’ün içinden geçtiği içsel ve dışsal zorlukları tahmin edin. Ama sonunda ne oldu? Bir milletin en büyük lideri oldu. Ona ve insanlığa büyük bir miras bıraktı. Potansiyel olarak hepimiz kendi yolumuzla böyle bir etkide bulunabiliriz insanlığa. Birisine yardım ettiğinizde mutlu olmuyor musunuz? Çok daha fazla ve geniş ölçekte de yardım dokunabilecek seviyelere gelinebilir.. Ama bulunduğunuz konumda yerde sürünüyor bile olsanız. Emeğiniz aynı oranda değerlidir. Size de şu an verilen sınav o’dur çünkü. Çünkü sizi yerden kaldıracak olan da Kartal gibi uçurtacak olan ve basiret verecek olan da aynı niyet, aynı enerjidir. Yazmaya ara veriyorum. Biraz meditasyon yapacağım ve babamla Gelibolu’ya gideceğiz. 17 Temmuz 2015 09:23 .

09:31 Bu yazıyı böyle yayımlayacağım. Çünkü başka bir başlıkta bir yazı daha yazmak istiyorum bugün. Başlığı da burada vereyim. Buna benzer, bunları kapsayan, özetleyen birşey olacak: Aydınlanmaya Doğru (4): Olmuyor. Odaklanamıyorum. Arzular, hayat dikkatimi dağıtıyor. Çok üzülüyorum.