Yazıyı okumadan önce eğer henüz yapmadıysanız bu yazıya bir kez göz atmanızı öneririm.
 

Bu yazı, daha önceden Türkçe’ye çevirmiş olduğum, meditasyonun ne olduğu ve nasıl meditasyon yapıldığını net bir şekilde anlatan Lincoln Gergar’ın yazdığı yazıya bir ek niteliğindedir. Bu yazıda, meditasyon yapmayı öğrendikten sonra oturarak meditasyon yapmaya başlamamızın günlük yaşamımıza nasıl yansıyacağı ve meditasyonla gün içindeki yaşamımızı nasıl dönüştürebileceğimiz konusunda bazı tecrübelerimi ve önemli gördüğüm noktaları paylaşıyorum. Tam mesajı anlayabilmeniz için referans verilen yazıyı da henüz okumadıysanız mutlaka okumanızı öneririm.

O yazıda meditasyon, odaklanmış bir farkındalık hali olarak tanımlanmıştı. Meditasyon sırasında dikkatimizi bir nesne üzerine toplayıp farkındalık halinde kalırız. Örneğin, dikkatimizi nefese toplayıp farkındalık halinde kalırız. Bu sırada, fiziksel bedenimizde, zihnimizde, duygularımızda aktiviteler olmaya devam edecektir. Meditasyon sırasında bu aktivitelerin olduğu gibi olmasına izin veririz. Oturarak meditasyona has olarak da, dik ve rahat bir pozisyonda oturduğumuzdan, sabit bir konumda bulunuruz.

Yukarıda referans verdiğim yazıda Lincoln Gergar’ın meditasyonun odak nesnesi olarak yalnızca nefes ya da kalbimizdeki sevgi hissini öğrettiği yazılmıştı. Nefese veya kalbimizdeki sevgi hissine odaklandığımızda asıl varlığımızın giderek daha çok farkına varmaya başlarız. Koşulsuz sevgi (kalbimizdeki sevgi hissi), varlığımızın en derininden gelen yaşam enerjisidir. Nefes de bu enerjinin içimizdeki akışı ile bağlantılıdır. (Meditasyonda bu nesnelerden birini seçip ona odaklanırız.) Çağımızda ortalama insan bilinci alışkanlık olarak genelde bu nesnelere odaklanma halinde değildir. Ama zaman zaman değişen bilinçlilikte bu nesnelere odaklanır.

Bu nesnelere odaklanarak oturarak meditasyon yapmamız durağan konumda da olmamızı sağlar ve gözlerimiz de (özellikle derin meditasyonda) kapalı olduğundan, dikkatimizin mümkün olan en fazla kısmını bu nesnelerde tutmamıza ve bu yüzden de olabildiğince etkili bir şekilde meditasyon yapmamıza imkan tanır. Bunu yaptığımızda, içimizdeki yaşam enerjisi, normalde beslediği sanal kimliğimizi ayakta tutmaktan, bizi aydınlatmaya doğru akış değiştirir. Aydınlanmaktan kasıt, tüm gerçekliğimiz olduğunu sandığımız sanal kimliğimizin (egonun) arkasında yer alan, onu kapsayan farkındalık halinin farkına varmaya başlarız. Hani, oh biraz nefes aldım, veya nefes alamıyorum kardeş gibilerden nidalar vardır. Biraz huzur arar ya insanlar.. Meditasyonla o huzuru içimizde doğrudan ve bilinçli olarak oluşturmaya başlarız. Bu huzuru bulabilmeye başlamak yani farkındalık halinin bir nebze olsun farkına varmaya başlamak meditasyonun ilk aşamalarıdır. 

Buraya kadar güzel, huzur, sevgi.. herşey güzel görünüyor. Evet, referans verilen yazıda anlatıldığı gibi meditasyon yapıp, ortaya çıkan duygu ve düşüncelere de yine aynı yazıda anlatıldığı gibi yaklaşabilirseniz, çok hızlı bir şekilde gelişim kaydedersiniz. Yani, bu duygu, düşüncelerin hiçlikten gelip hiçliğe dönmesine seyirci kalırsanız/izin verirseniz. Ancak, pratikte, bir çok insan yazılanları, çok net ve öz olsalar da bir seferde tam hatırlayabilecek dikkatte okumayacaktır. Çünkü, meditasyonla ilk tanışırken çoğumuz tüm yaşamımız boyunca çoğu zaman dikkatsiz ve yarı uyku halinde yaşamaya alışmış durumda oluyoruz. Bu nedenle, meditasyonu eğer bu yazılardan öğreniyorsanız, kaçırmış olabileceğiniz önemli noktaları anlayabilmek için mutlaka zaman zaman geri dönüp tekrar okuyun. Ben kendi öğrenme sürecimde referans aldığım ve size öz olarak taşımak için emek vermekte olduğum kaynakları uzun süreler boyunca defalarca inceledim.

Bu uyarıyı neden yaptım? Çünkü meditasyon yapmaya başladığınızda bir yandan farkındalık halinin farkına varmaya başlarken, bir yandan da içinizdeki tüm duyu, düşünce, duygu akışının katman katman farkına varmaya başlayacaksınız. Zaten orada olan ama çoğunun farkında olmadığınız (yani bilinçaltınızdaki) aktiviteyi farketmeye başlayacaksınız. Geçmişte içimizde o an yüzleşmeye hazır hissetmediğimiz bir çok travma ve yoğun duygu kapatılmış şekilde duruyorlar. Bunlar, meditasyon yapmaya başladığımızda, onlarla yüzleşme gücünü toplamaya başladığımızdan ve farkındalığı daha çok anda yaşamaya başladığımızdan, olması gereken zamanda tekrar kendilerini göstermeye başlayacaklardır. Bunların olması mükemmel bir düzende (varlığın mükemmel düzeninde) olur, o yüzden meditasyonda neyin ne zaman karşınıza geleceğini dert etmeyin. Ama içinizde olan bu aktivitelerle de meditasyon nesnesine odağınızı devam ettirerek farkındalık hali ile yüzleşin. Meditasyonun ne olduğunu kavramsal olarak iyi anlayabilirseniz, zorluklarla karşılaşırken meditasyon haline tekrar dönmeyi hatırlayabilirsiniz. Burada şu örneği de vereceğim. Yediklerine pek dikkat etmeyen bir insan sağlıklı beslenmeye başladığında nezle, öksürük, ishal gibi rahatsızlıklara birden yakalanmaya başlayabilir. Bu rahatsızlıklar nedenini bilmeyince insanda ne olduk kardeş, hani sağlıklı beslenince sağlıklı olacaktık düşüncesini uyandırabilirler önce. Ama aslında beden kendini temizlemeye fırsat bulmuştur ve bu semptomlar bu süreçteki temizlik sırasında karşımıza çıkmaktadır. Tabi, hangi semptomun neden olduğunu insanın farketmesi zaman alan bir süreçtir. O yüzden sağlığınız hakkında bir karar alırken ya doğru bilgileri iyice araştırarak girin, ya da rehberlik alın. Temizlik yapmaya fırsat bulan ve sağlıklı beslenmeye devam eden vücudun sağlık seviyesi hissedilebilir şekilde artar. Meditasyonda da böyledir. Huzur bulacaktık, bu duygular, bu karmaşa da neyin nesi diyebilir insan. Endişelenmeyin, doğru meditasyonu önce öğrenin ve içinizdeki aktivite olup biterken nefes ya da sevgiye odaklanıp farkındalık halinizi devam ettirin. Yaşadığınız zorlukların içinden bilinçli geçmeyi öğrenmenizle beraber asıl potansiyelinizi açığa çıkardığınız kendi iç dünyanızın açılımları olduğunu anlayacaksınız.

Oturarak meditasyona başlarken nefes ya da kalbinizdeki sevgi hissi nesnelerinden birisini seçerek başlayın. Nefesi göğsünüze dolması ya da soluk borunuzdan geçişi, veya ağız yada burnunuzdan ya da boğazınızdan geçişine dikkat ederek farkedebilirsiniz. Nerede fark ettiğiniz çok önemli değil, bahsettiğim noktalardan birisini kullanabilirsiniz. Nefes giderek sizi kalbinizdeki sevgi enerjisinin farkındalığına da taşıyacaktır. Kalbe daha çok yakın olmak istiyorsanız nefese onun göğsünüze doluşunu farketmek suretiyle odaklanabilirsiniz. Kalbinizdeki sevgi hissine odaklanmak için de, dikkatinizi göğsünüzün merkezine toplayın. Göğsünüzün merkezine odaklanarak, Ruhsal Kalp (Türkçeye İngilizce Spiritual Heart teriminden Ruhsal Kalp olarak çevirdim) en yoğun şekilde hissedilebilir. Ruhsal Kalp, içimizde koşulsuz sevginin bize giriş yaptığı en derin enerji merkezidir. Başlangıçta bir şey hissetmeseniz de bu bölgeye, koşulsuz sevgiyi hissetme niyetiyle odaklanmanız yeterlidir. Zamanla hassasiyetiniz artmaya başlayacak ve enerjiyi fark etmeye başlayacaksınız.

Bu nesnelerden birisine odaklanarak oturarak meditasyon yaptığınızda, en güçlü şekilde farkındalık halinin ve içinizdeki enerji akışı ve sevginin farkına varmaya başlarsınız. Oturarak meditasyon bir bakıma maçtan önceki antrenmanlar gibidir. Antrenmanda çok ince ve detaylı olarak vücudumuzun her noktasını disiplinli olarak çalıştırırız. Maçta ise, karşımıza ne çıkarsa çıksın, bu çalışmamızda kazandığımız bedenimizi ve bilinç halimizi yapabildiğimiz en güzel şekilde devam ettirmeye çalışırız. Eğer samimi bir sporcu isek, olabileceğimiz en üst seviyede olmaya çalışırız. Bu da alabileceğimiz en iyi sonuçları almamıza neden olur. Antrenmandaki detaylı ve derinlemesine çalışmamız, hangi zorluk karşımıza çıkarsa çıksın bize onunla başa çıkabilecek sağlam bir temel sunar. Ama yine de o sağlam temeli devam ettirmeyi maç sırasında ne kadar özenle yaparsak o kadar başarılı bir maç çıkarırız.

Oturarak meditasyona başlarken sabahları 5 dakika ile başlayabilirsiniz. Örneğin bir kaç hafta sonra 20 dakikaya çıkarabilirsiniz. Burada süreden çok asıl önemli olan, sizin enerjinizi aydınlanmaya doğru yönlendiriyor olmanız. Giderek fark edeceksiniz ki, asıl önemli olan meditasyonda fark etmeye başladığınız asıl varlığınızın farkındalığını tüm güne yaymak. Bunu başlangıçta fark etmiş olmamanız da çok doğaldır. Bu yazıda anlatmak istediğim, hayatımıza aydınlanmış bilinç halini giderek daha çok getirebilmek için, oturarak meditasyonda pratiğini yaptığımız ve ustalaştığımız hali, gün içinde de devam ettirmeye çalışmamız, bunun da pratiğini yapmamızın gerektiği.

Sabah meditasyonundan sonra güne başladığınızda, artmış bir enerji ve huzurunuz olacak. Bu enerji ve huzurun önemini bizzat fark etmek suretiyle bir nebze daha anlamış olacaksınız. Ve doğal olarak bunu devam ettirmenin ne kadar faydalı bir şey olduğunu farkedeceksiniz.

Meditasyonun sadece yatağımızda, minderde veya dağdaki bir mağarada yaptığımız ve yaptım bitti şimdi rahatım diyerek kendimizi eski varoluş şeklimize saldığımız bir aktivite olarak görmemiz, başlangıçta belki sahip olabileceğimiz acemilikten kaynaklanan bir düşüncedir. Ancak aydınlanmaya doğru dönüşümün çok önemli bir kısmı, gün içindeki tüm anlarda meditasyonun odaklanmış farkındalık halini devam ettirmeye çalışmamız sayesinde gerçekleşir. Oturarak meditasyonda uyanık yaşamayı öğrenmeye başlıyoruz ama zaten uyumaya alışmış durumdayız, ve bu alışkanlıktan uyanık yaşama halini tüm yaşamımıza yaymamız çabası suretiyle kurtulmamız gerekiyor. Bu mümkün, çünkü meditasyon halinde yaşamaya çalışmaya devam ettikçe enerjimiz giderek uyumaktan (bilinçsiz aktivite yaratmaktan) ziyade daha fazla bizi aydınlatmak için kullanılmaya başlıyor. Bunu biz yapıyoruz, enerjimizi meditasyon yaparak ve meditasyonda farkettiğimiz hali gün içinde de devam ettirerek bu yönde biz yöneltmeye başlıyoruz.

Bütün bu yazılanları okumak başlangıçta sürecin zor görünmesine sebep olabilir. Ama zorluklar olsa da, tüm bu sürecin güzel tarafı, tüm o zorlukları aşmak için motivasyonun da biz çalıştıkça kendiliğinden gelmesi. Güzeli ve nasıl yaşanacağını farketmek zaten onu yaşama motivasyonu da beraberinde getiriyor. İçinizde öyle bir güzellik var ki, kendini keşfettirmek istiyor. O yüzden zorlukları aşabilirmiyim endişesini bir kenara bırakıp meditasyon pratiğini doğru bir şekilde giderek daha çok anınızda yaşamaya odaklanabilirsiniz. Geldikçe aşacaksınız zaten, ve kimse aştırmayacak, kendi gücünüzle ve arzunuzla aşacaksınız. Seçim hep sizin olacak ve her zaman gelişime giden yol yürümeniz için açık olacak. Samimi niyetle her çabanız, o yolu yürümenizin ta kendisi zaten.

Şu an aklıma gelen Gautama Buddha’nın bir sözü var ve burada onu paylaşacağım. Bu yazının özü ile çok uyumlu, ve asıl vermek istediğim mesaj bu sözle çok güzel ifade ediliyor.

“Hakikate giden yolda yapılabilecek iki hata vardır. Yola hiç başlamamak ve sonuna kadar yürümemek.”

Meditasyona başladığınızda hakikate giden yolda önemli bir aşamaya başlamış oluyorsunuz. Öğrendiklerinizi tüm hayatınıza yayma çabanızı devam ettirerek de yolu sonuna kadar yürüme niyetiyle hareket etmiş oluyorsunuz. Meditasyondan önceki çabalarınız da sizi bu noktaya kadar getirdi, hiçbir samimi çabanız boşa gitmedi ve gitmeyecek.

Bu yazıda bahsedilen yönde çabalarınız sayesinde, artan enerjiniz ve giderek genişleyen, huzur bulan zihniniz ile günlük yaşamınızda daha sağlıklı kararlar alabileceksiniz, yaşamınızın tüm yönlerini erişebildiğiniz en yüksek gerçeği görebilme kabiliyetiyle şekillendirebileceksiniz. Artan enerjinizi meditasyon halinde kalarak giderek daha iyi erişebidiğiniz sezgileriniz ile size en fazla fayda sağlayacak yönlere çok daha iyi yönlendirebileceksiniz. Tüm anlayışınız doğal ama hızlanmış bir evrime girecek, bu da her zaman anında fark etmeseniz de tüm hayatınızda olumlu yönde bir açılıma yol açacak.

Yazıya Ek (18/04/2019): Oturarak meditasyon yapmak ve meditasyonda derinleşilerek farkında varılan hali gün içinde devam ettirmeye çalışmak ruhsal olgunlaşmanın hızlanarak devamını ve kişinin enerjisinin yükselmesini sağlıyor. Ancak, dikkat edilmesi gereken konu, enerji yükseldikçe, konsantrasyonumuzun da, meditasyona adanmışlığımızın da artmasının önemi. Daha fazla enerji, daha fazla sorumluluk demek ve bu sorumluluğu taşımak da, farkındalık haline olan odağımızı, kalbimizdeki sevgiye odağımızı (Ruhsal Kalbe odaklanmamızı) pür dikkat devam ettirme çabamız demek. Eğer kendimizi salarsak, henüz tam olarak arınmamış zihnimizdeki egomuz tekrar topladığımız enerji ile canlanmaya başlayıp bu sefer daha güçlü bir maya (egosal gerçeklik) içinde buluyoruz kendimizi. Yani Gautama Buddha’nın yukarıda verilmiş sözüne çok dikkat edip, yolumuza büyük bir dikkat ve hassasiyetle devam etmeye çalışmalıyız. Elimizden geleni samimiyetle yapmalıyız. Kendimizi salıp, farkındalık halini kaybedip, ego ile özdeşleşip enerjimizi ona vermeye başlarsak, yine o enerji ile egonun canlanması ve kendimize ıstırap yaratmamız sonucu ortaya çıkıyor. Enerjimizle yanılsamayı mı, aydınlanmayı mı destekleyeceğimiz konusunda çok hassas olmalıyız, yanılsamayı desteklemeye başladığımızda, o güçlenmeye başlıyor, hayatımızı zora doğru götürüyoruz, kolay görünse de o an için. Aksi yönde uyanışımıza odaklanırsak, onlarla kalması zor gelen duygularla karşılaşabiliriz, ama üst zekamız kalbimizde uyanış yolunda olduğumuzu bize hissettirecektir, çünkü ona odaklanıyor olacağız ve bu duyguların içinden bu şekilde geçebiliriz. Meditasyonda ilerleyenlere tavsiyem, enerji arttığında yapabildiğiniz kadar derinlemesine Ruhsal Kalbe odaklanın ve Farkındalık halini yakalayın, zihninizi dinginleştirmek için bu şekilde efor verin. Dağılmaya başladıysanız da buna özel olarak zaman ayırın. Bir saat, bir gün, bir hafta.. ne kadar dağıldıysanız ona göre buna öncelik verdiğiniz zaman dilimlerini ayırın. Tekrar toparlarsınız. Önemli olan dağılma gidişatına dur deme kararını ve kendinizi uyanışa adama kararını almanız. Bunu ne kadar yapabilirseniz, merkezliliğiniz o kadar derinleşecek ve sağlamlaşacak. Artık günlük aktivitelerde de kolay kolay dağılmadan bu hali devam ettirebilmeye başlayacaksınız.

Yazıya Ek (19/04/2019): Meditasyona devam edip genel olarak enerjinizde artma olmaya başladığında, bir yandan da zihinsel, duygusal ve fiziksel değişimler geçiriyor olacaksınız. Beslenmenin de enerji dengesiyle ilişkisi var. Örneğin ağır yiyecekler yediğimizde bedenimizin enerji kapasitesi daralıyor, ve giderek genel olarak daha hafif yiyecekler yediğimizde bedeni zamanla arındırma yoluna sokuyoruz. Enerjiniz arttığında eğer ağır yiyecekleri yerseniz, etkilerini enerjinizin fazlalığı nispetinde daha fazla hissedersiniz ve daha çok rahatsızlık verirler. Bu nedenle, meditasyona devam etme yolunun her boyutta bir arınma yolu da olduğunu hatırlayın. Bedeninizi de gözlemleyip bilinçli beslenmeye çalışın. Oruç tutmak insana besinlerin etkisi olmadığında nasıl daha hafif ve rahat olduğunu hissettiriyor. Meditasyon ve orucu veya hafif beslenmeyi devam ettirdiğimizde bedenimizin beslenmeyle olan ilişkisi de giderek daha saflaşıyor, giderek daha hafif yiyeceklerle beslenebilir ve sağlıklı kalabilir hale geliyoruz. Bunun aksine eğer meditasyon ve ağır yiyecekleri birlikte götürürseniz, ciddi zihinsel bulanıklıklar ve tahminim daha fazlasını yaşayabilirsiniz. Alkol kullanmadığım için etkilerini bilmiyorum ama meditasyonu bırakıp bir anda örneğin alkole geçerseniz, ciddi sıkıntı yaşayacağınızı tahmin ediyorum. Yani özetle, beslenmeye de önem vermemiz ve zihnimiz üzerindeki etkisini ve hassaslaşan enerji sistemimiz üzerindeki kesinlikle göz ardı etmemeliyiz. Bunu biraz zor yoldan öğrendiğim için de burada özellikle belirtmek istedim. Bütün bu bilgileri kişi kendi farkındalığıyla, iç zekası ile bağlantıyı güçlendirerek zaten farkedebilir. Yine de bu yazıları okuyanlar ve meditasyonu devam ettirenler için bir hatırlatıcı olarak faydası olacaktır. Birinci öncelik meditasyon halini korumak olursa, diğer püf noktaları eninde sonunda farkedersiniz ve ona göre hareket etmek size doğal gelmeye başlar.