Meditasyon, Denge, Zeka ve Koşulsuz Mutluluk
Meditasyon pratiği yapmak sevgi içimizde büyürken dengeyi korumayı öğretir. Aslında öğreten sevgidir, farkındalıktır. ‘Meditasyon pratiği’ bunlara odaklanmanın, odaklanmayı öğrenmenin bir adıdır sadece. İçimizdeki sevgi büyürken, ve biz farkındalık halinde kalırken, zekamız giderek artar çünkü bu süreçte, enerjimizi neyin çektiğini, enerjimizi farkında olmadan nerelere şuursuzca veya yarı şuurlu olarak harcadığımızı farkederiz. Meditasyon iç dünyamızın nasıl çalıştığını, olanı biteni olduğu gibi farketmeye başlamamızla, ve giderek içimizdeki en saf sevgiyi de keşfetmek suretiyle ve bu sevgiye güvenmemizle dengede kalabilmeyi de öğrenmemizle beraber, bize öğretir.
Aslında hiçbir dış kuvvet doğrudan zihnimize hükmedecek güce sahip değildir. Ama hükmedebileceğine türlü türlü koşullanmalarımızla inanmışsak, bizim için durum farklı olur. Tam içsel özgürlük ise, meditasyonun altındaki prensibi yaşayarak, bunun böyle olmadığını bizzat tecrübe etmeye başlamamızla hayatımıza gelmeye başlar.
Her insan aslında bu tam özgürlük halini, saf sevgiyi ve en üst düzey zekayı bulmaya, buna ulaşmaya, bunu yaşamaya çalışır. Ama bunu bilinçsiz yaptığında sadece sınırlı düzeyde yaşayabilir ve asla kalıcı olarak tatmin olamaz, ve çektiği acılar sırasında, samimi olursa giderek bilinçle yapma konusunda isteği ve farkındalığı artmaya başlar.
En üst düzey mutluluklar uzakta fantastik bir yerde değildir aslında. Hayatın kendi içindedir. Bunun farkında olmayan insanoğlu başkasını suçlamaya meyilli olabilir kendi mutsuzluğu için. Halbuki ne olursa olsun, insan kimseye muhtaç olmadan, beklemeden hayatın içindeki en üst mutluluğu doğrudan hissetmeye başlayabilir. Çünkü insan ve hayat aslında birbirinden ayrı şeyler değildir.
Kendi öz varlığı ile mutlu olabilen insan, kendine ve başkalarına faydası olmayan, mutluluğu sınırlayan şeylere de enerjisini vermemeyi öğrenir bu mutluluğu yaşarken. O yüzden kendi özünle mutlu olmaktan çekinme. Dünyadaki sıkıntıları bunu nasıl yapacaklarını bilmeyen insanlar yaşıyor ve arayışlarındaki kırıp dökmeyle birbirlerinin mutluluğundan çaldıklarını düşündükleri bir gerçeklik yaratıyorlar. Eğer sen koşulsuz mutluluğu içinde bulursan, kimse mutluluğunu çalamaz. Ve bu halinle herkese de giderek koşulsuz olarak nasıl mutlu olabileceğinin mesajını verebilirsin. Onlar da mutlu olabilmeleri için birbirleriyle kavga etmelerinin gerekmediğini anlamaya başlarlar.
Bu, giderek uyandığın ve dünyanın da uyanmasına katkıda bulunduğun bir süreçtir. Hızı senin samimiyetine (samimiyetle arzulamana) ve odaklanmana bağlıdır.
Soru: Kayıtsız ve şartsız içsel ve dışsal bilinçli özgürlükten bahsediyoruz sanırım.
Nitekim bu durumda, “hiçbir dış kuvvet doğrudan zihnimize hükmedecek güce sahip olamaz.
Ve iç dünyamızın kozmik odasına dönerek mutluluğu yakalamış oluyoruz galiba. Böyle mi anlamalıyız?
Cevap: Bu dünyada yaşarken aynı anda dikkatimizi iç dünyamızın en derinindeki ruhsal kalp merkezinde tutarsak ve farkındalık halinde kalırsak, tüm tecrübelerimiz ruhsal kalpte hissedebildiğimiz saf sevginin bilinciyle şekillenmeye başlıyor. Bu durumda da, hayatımızı tam anlamıyla yepyeni, duru ve saf bir bakışla tekrar tecrübe etmeye başlıyoruz. Zihnimizdeki tüm koşullanmalarımızı saf sevginin farkında olma halinin verdiği doğal zeka ile gözlemleme şansımız oluyor ve zihnimizdeki anlayışımız doğal bir evrime giriyor. Özgürlük halini, aslında farkındalığı berrak bir şekilde tecrübe etmeye başladığımızda farkediyoruz. Zihin, biz dikkatimizi saf sevgiye verdiğimizde, huzur halinde geçmeye başlıyor, bu farkındalık kendiliğinden açığa çıkmaya başlıyor. Çünkü biz aslında bu farkındalığız. Yani evrendeki herşey yok olsa da, biz yine bu farkındalık olarak kalacağız. Bu tam özgürlük bizim tabiatımız aslında. Saf sevgi ise evrenin temelindeki enerji, bu da bizim diğer boyutumuz. Tüm mutluluğun asıl kaynağı da bu enerji. Bu enerjiyi hissedebilen kişi, ve koşullanmalarını zamanla gözlemleyip, onlardan evrimleşmiş bir anlayışa ulaşarak arınan kişinin zihnini hiçbir kuvvet kontrol edemez, şekillendiremez. İlk etapta, odaklanmayı öğrenmek ve tüm dikkatimizi buna vermek için, kozmik odaya girmek gibi, kendi iç pratiğimize odaklanarak bu konuda tecrübe kazanıyoruz, konsantrasyon ustalığı kazanıyoruz. Daha sonra normal hayatımızı yaşarken de bu odağı devam ettirmenin pratiğini yapıyoruz. Bu sayede, her koşulda bu halden nasıl yaşanır çok net öğrenebiliyoruz, doğrudan tecrübe ederek. Aslında herşey iç dünyamızın penceresinde, yani farkındalık olarak bizim içimizde gerçekleşiyor. Bilinçle yaşadıkça bunu bizzat görmeye başlıyoruz, kendi tecrübemize şekil vermenin temel prensiplerini öğrenebiliyoruz.
Ruhsal kalbe odaklanma aşamasına, nefes meditasyonlarını bir süre pratik yaptıktan sonra da geçebiliriz. Ama doğrudan da geçebiliriz istersek. Zihin çok aktifse belirli bir süre nefes sayma meditasyonu gibi nefes meditasyonlarını yaparak konsantrasyonumuzu eğitebilir ve zihnimizi daha huzurlu bir hale getirebiliriz. Ruhsal kalbe odaklanmanın da bu yönde en etkili bir etkisi vardır. Pratik yaptıkça pratik yapmanın önemini daha çok anlarız. Başlamamız, bu yöndeki farkındalıkta bir adım atmamızdır. Bu konuyu zihnen incelemeye başlamak bile bir adım atmaktır. Hiçbir samimi çaba hiçbir adımda boşa gitmez.. hepsi şu ya da bu seviyede bir gelişime sebep olur. Ama derindeki seviyelere de odaklanmak gerçeği tam keşfetmeye başlamamız için gerçekleştirmemiz gereken bir adımdır. Aslında endişe edecek bir şey yoktur, çünkü gerçek oldukça mükemmeldir, endişeler hayaldir, zamanla böyle olduğunu giderek görebiliyoruz.
Aslında kısaca yanıtlasaydım sorunuzun cevabı evet olurdu. Çünkü kaynağa doğrudan odaklanınca en hızlı şekilde sonuca da ulaşıyoruz. İçimizde neye odaklanırsak o hayatımıza gelmeye başlıyor. Mutluluğun kaynağı da içimizdeki o saf sevgi olduğu için odaklanınca en hızlı bir şekilde mutluluğumuz da yaratılmaya başlamış oluyor. Bu sırada bir süre şüpheler, zihinsel aktiviteler vs yaşayabiliriz. Bunlar hep arınmanın parçaları. Burada en önemli nokta saf sevgiye odaklanıp güvenerek bu odağı devam ettirmek. O zaman tüm sıkıntılardan çıkışımız bize yine bu sevgi boyutumuzca gösterilmeye başlıyor. Yaşamımız bu yolda giderken yoğunlaşmaya başlar, tüm dersler hızlanmaya başlar. Bu yoğunluk sizi endişelendirmesin, aslında hızlandığınızın bir göstergesi.
Soru: Anlattığın felsefenin en zor olan yönü ne biliyormusun; “Odaklanabilmek”.
Yani tüm nefs-i bileşenleri,seni esir almış güdümlü seçenekleri, çevrelendiğin kirlilikleri bedeninden sıyırıp ári duruma geçebilmek.
Belki bir nevi seyyal beden gibi olabilmek.Senden bağımsız ama gerektiğinde sana bağımlı duygulardan bahsediyoruz. Sihirli yaklaşım tam da burada işte. Bazı katı inatları kırarak farkındalığa odaklanmak en zor tarafımız belki. Bu direnci kırmak kolay değil, bilincini yönlendiremiyorsun. Yani derin ifadenle, ruhsal kalbe giremiyorsun. İşte bunu başarabilmek ve engelleri aşarak bahsettiğin öze yani odak noktasına erişebilmek katbekat zor.
Bu temizlenmeyi nasıl başaracağız ki.!
Düşüncelerimizi,hislerimizi,ruhumuzu nasıl dezenfekte edeceğiz, işte bu nokta bir açmaz,adeta bir labirent..Ancak bu hengameden arınabilirsek söylediklerinle harman olabiliriz her halde. Sorum şu, böyle ruh kargaşasından hangi yöntemle çıkmak mümkün. Kötü ve olumsuz düşüncelerden kurtularak hipnoza nasıl gireceğiz!
Cevap: 1) Sizi çok iyi anlıyorum. Sorunuzdaki anlatımınızdaki ifadelerinizi de açmaya çalışarak adım adım nasıl yapabileceğimizi anlatacağım. Siz bu yöndeki isteğinize odaklandığınız müddetçe ve arzu ettiğiniz sürece anlattıklarımı da değerlendirdiğiniz müddetçe labirentin çıkışını bulmaya başlayacaksınız. Yani birinci prensip siz bu yönde yeni bir enerji yatırımı ortaya koymaya başlamanız. Hayatınızda geri kalan ne varsa, o zaten var. Ama siz şimdi sorumluluğu kendi elinize alıp bunu devam ettirmeye başladığınızda yatırım da başlamış oluyor bu yönde. Bu yatırımla beraber anlayışınız da yatırım oranında daha hızlı gelişecek. Örneğin hiç sorumluluk almadığınızda, hayatın sürüklemesi ile yaşayacaksınız, tam sorumluluk aldığınızda ise, en hızlı şekilde uyanışa doğru bir gelişim oluşacak. Bu gelişim sırasında da öğrenmeniz gerekenler hayat tarafından size öğretilecek. Ben de şahsen bunun bir parçası olmuş oluyorum hayatın bir parçası olarak, ama aslında tüm hareketi sizin samimiyetiniz başlatıyor, sizin sorumluluk almanız başlatıyor ve devam ettiriyor sizin şahsınız için. Bugüne kadarki tüm yaşam hikayenizi ve ruhsal gelişiminizi de siz kendi içinizden yarattınız aslında, farkında olarak veya olmayarak. Şu anda bulunduğunuz noktadan devam ederken bu sorumluluk prensibini farkederek devam etmek çok yerinde bir birinci adım olur.
2) Her uyanış yolunda, bir açılım vardır. Bu cevaplar da sizin uyanış yolunuzdaki açılımın bir parçası olacak siz isterseniz. Bu cevaplar sizi ruhsal kalbin farkındalığına ve farkındalığın kendisini keşfetmenize kadar götürebilir, ondan sonrasında ise tam ruhsal aydınlanmaya nasıl gidebileceğizin öğretisini size anlatabilir. Ben tam ruhsal aydınlanmayı henüz yaşamasam da, buna ulaşacak temel prensipleri çok iyi anlamış durumdayım. Yani ruhsal kalbi ve farkındalık halini tecrübe ettiğimden çok net anlatıp buradan da tam aydınlanmaya giden yolu çok net ifade edebilirim. Eğer aydınlanma gemiyi yapıp istediği limana varmak ise, ben gemiyi yapmış ve istediği limana varmış kaptanı yeterince inceledim. Gemi nasıl yapılır öğrendim. Kendi gemimle limana doğru giderken, bir yandan da size kendi geminizi nasıl yapacağınızı anlatıyorum şimdi. Gemi burada ruhsal kalbin farkındalığı, ve farkındalık halinin farkındalığı ve bunlara nasıl odaklanılabileceğinin farkında olmak. Gemi ile seyahat sırasında edinilen tecrübeler, bir kaptandan diğer kaptana aktarılabilir. Geminin ne olduğu, nasıl inşa edildiği, nasıl kullanıldığı paylaşılabilir. Limana varmış kaptanda ise o limanın haritası var, ve yolda giden kaptan olan ben onun haritasını yeterince inceledim. Harita da sizinle paylaşacağım öğretinin uygulamadaki detayları. Haritanın tamamını bilmeden de gemiyi yapıp rotayı bilerek yola çıkıp yolun geri kalanında da haritanın geri kalanını keşfetmek mümkün. Haritadaki her adacığa da uğramak gerekmiyor. Sizinle ilgili olan, lazım olduğu kadarını öğrenmek yeterli. Yani sizin hayatınız için size ne lazımsa o da ileriki iletişimlerimiz devam ederse benden ve/veya hayatın geri kalanından öğrenebilirsiniz. Bu konuşmamızda en azından gemiyi ve rotayı çok iyi tarif etmiş olmayı hedefliyorum ki, yola çıkarsanız sağlam çıkın, ondan sonrasının nasıl şekilleneceği hayatın açılımına kalmış olacak. Hayata güvenin size mutlaka bir rehber gönderir, gereken şekilde ve formda, kendi tecrübelerinizin içinde.
3) Uyanma yolunda bilmemiz gereken en önemli bilgi, aslında aradığımız tecrübenin bizden farklı bir şey olmadığıdır. Yani aslında farketmemiş olabilsek de aslında biz gerçekte ne isek onu farketmeye çalışıyoruz. Eğer biz zaten aradığımız şey isek, niye kendimizi arıyoruz halen? Çünkü farketmediğimizden. Çünkü farketmediğimiz bir gerçeklikle özdeşleşmiş olduğumuzdan, ve kendimiz olarak bu gerçeklikteki kimliğimizi gördüğümüzden, bu kimlikle özdeşleşmiş olduğumuzdan. Bu maddeyi niye yazdım? Gemi, kaptan, liman, harita, yolculuk. Bütün bunlar aslında hepsi bizim içimizde. Yani uzakta bizden ayrı fantastik bir yere gitmiyoruz, bizzat kendimizi keşfediyoruz, ne keşfediyorsak aslında şimdi burada mevcut zaten!
4) Burada zaten mevcut olan, kendimizin boyutları nelerdir? Önce insandan başlayalım. İnsan olarak ne tecrübe edebiliyoruz? Bedenimizi, beş duyumuz vasıtasıyla hissedebiliyoruz. Görebiliyoruz, duyabiliyoruz, dokunma hissini duyumsayabiliyoruz, koklayabiliyoruz, tadabiliyoruz. Duygularımızı da hissedebiliyoruz. Korkabiliyoruz, üzülebiliyoruz, kızabiliyoruz, neşelenebiliyoruz, tiksinebiliyoruz, hiddetlenebiliyoruz, ve nice duygular var bir yelpaze gibi. Zihnimize baktığımızda, düşüncelerimizi duyabiliyoruz, veya farkedebiliyoruz.. hayal kurabiliyoruz.. zihnimizde kendiliğinden imgeler oluşabiliyor veya biz de oluşturabiliyoruz.. anılarımızı hatırlayabiliyoruz.. Buraya kadar insanın kısımları olan fiziksel bedenimiz, duygusal bedenimiz ve zihnimizin normalde insanların sıklıkla erişebildiği kısımlarından bahsettim. Bunların detaylarına ve ayrımlarına girmedim. Hepimizin sıklıkla tecrübe ettiği ve aşina olduğu kısımlar bunlar.
5) Peki daha derinlerde neler var? Dilimizde sezgi kelimesi kullanılır. Ruh kelimesi kullanılır. Sezgi, bilincimizin derinlerindeki bilginin farkına varmaya başlamamızdır. Bu bilgi düşünceler gibi duyulabilen bir şekle girmese de bunu içsel olarak farketmeye başlayabiliriz. Daha sonra zihnimiz bunu anlayabileceğimiz şekilde de ifade etmeye başlar. Sezdiklerimiz üzerinde düşünebiliriz de ve böylece bu bilgiyi düşünce formunda da incelemiş oluruz, ve kullanmış oluruz. Ruh ise zihnimizin en derin boyutudur. İngilizce Soul kelimesinin karşılığı olarak Ruh’u kullanıyorum. En derindeki karakterimizdir diyebiliriz Ruh’a. Yine de bir formu vardır, ama düşünceden de daha seyyal, süptil (İngilizce subtle) bir formdur/şekildir bu. Ruh’a en derindeki eğilimlerimizin daha da derin bir zeka tarafından yönetilen bir bütünü diyebilirim.
6) İnsan bedeni ölse de, Ruh varlığını sürdürür. Ruh, birden fazla yaşamla ilişkilidir. Şu anki insan tecrübemiz bu yaşamlardan bir tanesidir. Ruh’u da yönlendiren zeka, Evren’in zekasıdır. Bu zeka artık insan formumuzun ötesindeki varlığımızın en derin boyutu olan bilincin parçasıdır. Bu bilince Üst Bilinç diyorum. (Higher Self). İşte biz aslında insanın ötesinde bu Üst Bilinciz. Tüm evrenin ortak bilinciyiz aslında. Bu bilincin 3 temel bileşeni vardır. Bunlar Farkındalık, Saf Sevgi ve Üst Zekadır. Yani insanın bedeni, duyguları, zihninin yüzeyinden başladık, sezgiden bahsettik ve zihnin derinlerindeki Ruh’un da ötesine geçtik, Üst Bilince geldik. Bunların hepsi aslında biziz. Ama insan, bütün bunun içindeki bir yaşam tecrübesi olmuş oluyor. Ruh da birden fazla yaşamla ilişkili bir varlık oluyor. Okyanustaki bir damla gibi.
7) İnsan olarak yaşarken, fiziksel bedenimize, duygularımıza ve zihnimizin yüzeyindeki düşüncelerimize, anılarımıza hayallerimize odaklanmayı öğreniriz. Daha da fazlasını öğrenebiliriz ama çağımızda toplumumuz ve insan uygarlığının anlayışı, daha derinlerdeki boyutlarımız konusunda yaygın, bilimsel, organize bir eğitim sistemi henüz kurmamıştır/kurma aşamasının başlangıcına yeni yeni gelmektedir. Bu kısmın keşfi her toplumun kendi manevi öğretilerinde farklı şekillerde adreslenmiştir. Eğitimimiz genellikle yüzeydeki kısımlarımıza odaklanma konusunda bizleri koşullamakta, bu yönde bir anlayışa ulaşacak şekilde eğitmekte, ve bu anlayışı pekiştirici şekilde kültürsel öğeler barındırmaktadır. Ama, daha derinlerdeki boyutlarımız da aslında hepimize her zaman açıktı, açıktır. Sadece, anlayışımızdaki bazı öğeler bu konuda kendi kendimize etkilerinin tam farkında olmadan ayakta tutabildiğimiz engeller olabilmektedirler. Bu öğeler, normal eğitim sistemimizden gelebildikleri gibi manevi öğretilerimizden de gelebilirler. Manevi öğretilerimiz de varlığımızın tüm boyutlarıyla veya en azından önemli bir kısmıyla ilişkin orjinal tecrübeleri yaşamış kişilerden aktarılırken, bu tecrübeleri kaybetmiş veya henüz yaşayamamış nesiller/gruplar tarafından elden ele aktarılması nedeniyle, öğretinin en temel amaçları ve bunlara uygun kullanılış şekilleri çağlar içinde amacından uzaklaşmış şekilde anlayışımıza ulaşmış ve yerleşmiş durumda. Yani kelimeler, cümleler dilimizde olsa da, içimizde karşılık gelen anlamlar muğlak formdalar, kafa karışıklığı yaratacak formdalar. Neyi, niye uyguladığımızı bilmeden uygular hale geldiğimizden, çıkmazlara düşmemiz çok kolay ve doğal hale gelmiş. Çünkü orjinal tecrübe yani tecrübe edilmesi istenen boyutlarımız konusunda tecrübe sahibi kişilerin topluma genel olarak yayılmış liderliği eksik. Yani, insanımızın içinde bulunduğu durum, derinlerdeki boyutlarına nasıl ulaşacağını bilmediği ve yüzeydeki boyutta saplı kalması yönünde bir etkisi olan, kitlesel olarak ayakta tutulan bir zihniyetle kendisini özdeşleştirmiş olması. Benim bu maddenin devamında anlatacağım, bu koşullanmayı bireysel olarak nasıl kırabileceğimiz, ve derindeki Üst Bilinç boyutumuza doğrudan nasıl giderek erişmeye başlayabileceğimiz.
8) Buraya kadar özetleyecek olursak, 1. adım olarak karar veriyoruz. Ben gerçeğe ne olursa olsun ulaşacağım yönünde bir karar vermemiz lazım. Bu adımı sorumluluk olarak tanımladım. Yani samimi bir niyetle, sorumluluk almaya başlıyoruz ve bu sorumluluğu devam ettiriyoruz yapabildiğimiz en iyi şekilde. Bu yeterli bu adım için. Şöyle diyebilirsiniz, bu yönde içimde çok sayıda engel var görebiliyorum ama en azından bu engelleri aşmak için sorumluluk alacağım, gereken ne ise, kendi özgür irademle değerlendirerek, bulmaya çalışacağım, ve uygulamaya çalışacağım. 2. adımda çerçeve bilgiler verdim, Bunlara aslında aradığımız herşeye sahip olduğumuz, aslında kendimizi aradığımızı en azından kavramsal olarak dahi olsa anlamanız gerektiğiyle başladım. Ve insanın bildiğimiz boyutlarından başlayıp ve çağımız insanının içinde bulunduğu durumdan bahsedip, tecrübesini tam olarak yaşamak istediğimiz Farkındalık/Saf Sevgi/Üst Zeka boyutlarından oluşan Üst Bilinç boyutumuza değindim. Şimdi Üst Bilinç boyutumuzu daha detaylı anlatıp nasıl tecrübe etmeye başlarız ona girelim. 3. adıma geçelim.
9) 3. adım: Amacımız Üst Bilinç farkındalığına ulaşmış bir insan yaratmak, kendimizi bu aşamaya taşımak. Bu amaç yönünde, bu adımı çok aktif ve parçalanmış zihinden dinginleşmenin temel prensiplerini anlamaya başlamış ve dinginleşmeye başlamış zihne nasıl geçiş yapabiliriz adımı olarak tanımlayacağım. Yani zihimiz oldukça devinim kazanmış durumdayken bu devinimi nasıl bilinçli kontrol edebileceğimiz bir kabiliyet kazanmaya başlayabiliriz? Bu adım aslında mecburi bir adım değil, yani doğrudan da odaklanmaya başlamamız mümkün Üst Bilincin boyutlarından birisi olan Farkındalığa. Ama, doğrudan Farkındalığa odaklanmak ve bunu devam ettirmek zihni çok aktifse çok güç ya da güç gelebilir kişiye, bu yüzden bunu zorlamayıp, önce kendimizi bu yönde kanalize etmeye başlayarak zihnimizi daha dengeli ve anlayışımızı evrimleşmiş hale getirebiliriz, ve pratiğimiz sayesinde doğal olarak Farkındalık halini giderek keşfedebiliriz. Bu adım adeta aracımızda gazı neredeyse sonuna kadar verdiğimiz bir halden gazı kontrollü olarak kesmeyi öğrendiğimiz bir hale geçmek ve aracımızın doğal yolla yavaşlamasını sağladığımız ve dinginlik yaratabildiğimiz bir hale geçmemiz demek oluyor. Burada araç, aslında zihnimiz, ve biz farkında olmadan gaza bolca basmayı ve çok miktarda hareket üretmeyi bir yaşam biçimi haline getirmişiz. Bu hareket de dikkatimizi cezbedip bizi zihne odaklanmış hale çekiyor. Aracın gazını kesmeye başlamak, yani zihnin devinimine verdiğimiz enerjiyi buradan çekmeye başlamak için de basit bir meditasyon pratiğini öğrenip uygulamaya başlamamız yeterli. Bu pratik, nefese odaklanmamız suretiyle, enerjimizi zihinden nefese kanalize etmemizi sağlıyor. Nereye odaklanırsak evrenin işleyiş mekanizması olarak enerjimiz oraya kanalize olduğundan, nefese odaklanmaya başladığımızda enerjimiz, içimizdeki enerji akışı olan nefese kanalize olmaya başlıyor. Nefes, insanın yüzeysel boyutlarından, derindeki boyutlarına ve Üst Bilinç boyutuna kadar onu taşıyabilecek bir taşıyıcı, bir enerji akımıdır. Enerji bize insan olarak en derin boyutumuzdan giriş yapar, Ruhsal Kalbimizden giriş yapar. Nefese odaklanarak giderek ruhsal kalbimizin farkındalığına doğru bir yolculuğa çıkmış oluruz. Ruhsal Kalbimiz, bize/insana Saf Sevginin giriş yaptığı yerdir. Nefese odaklanarak hem zihnimizde bir dinginlik oluşturmaya başlarız, bu sayede Farkındalık hali kendiliğinden bize hasıl olmaya başlar, hem de giderek Saf Sevgi farkındalığına doğru yaklaşmaya başlarız. Bu doğal bir gelişim sürecidir. Bu videoda, aktif zihinler için tasarlanmış nefes sayma meditasyonu tekniğini anlattım. Bu meditasyon videosunu inceleyip dikkatiniz ne kadar dağılsa da meditasyon tekniğini uygularsanız enerjinizi zihnin deviniminden çekmeyi öğrenmeye başlarsınız. Bu pratik sizde, bunu nasıl yapabileceğinizin anlayışının giderek oluşmasını ve gelişmesini sağlayacaktır. Tercihen sabahları veya en dinlenmiş olduğunuz bir zamanda günlük 5 dakika ile 20 dakika arası bir süre bu meditasyonu yaparsanız, enerjinizi bu yöne kanalize etmeye başlamış olacaksınız. Bu da bir ilerleme adımı olacak. Videonun bağlantısı: Meditasyon Nedir? Meditasyon Nasıl Yapılır? -Bölüm -1- (Meditasyona Başlamak İçin Bilgiler). Sonraki adımlar ise, zihnimizde ilk videodaki pratiği yaptıkça gelişen kendimizi dinginleştirebilme kabiliyetiyle ve Farkındalığı bir nebze keşfetmeye başlayabilmemizle beraber daha yoğun pratiklere de geçiş yapmamız adımları. Aslında 2. videonun başındaki Ujjayi nefes meditasyonunu da uygulamayı kendinize en yakın gelen zamanda deneyebilirsiniz.
10) 4. adım: 3. adımı uygulamaya başladıktan sonra, uygun bir zamanınızda sonraki 2 videoyu da (Bölüm 2 ve Bölüm 3) izleyip bitirmeye çalışın. Oradaki meditasyonları anlatıldığı şekilde uygulamayı deneyin. Kademe kademe Farkındalığı farketmeniz, odaklanmayı öğrenmeniz, konsantrasyonunuzu geliştirmeniz, zihninizi huzura doğru kanalize etmeye başlamanız için tasarlandılar. Burada çok önemli olan şey, meditasyon sırasında düşüncelerin olduğu gibi olmalarına, duyguların olduğu gibi olmalarına izin vermek. Yani kendimize anlayış ile yaklaşma prensibi. Bu prensibi, bu linkteki makaleyi (Meditasyon Nedir, Meditasyon Nasıl Yapılır?) okuduğunuzda veya 1. videoyu incelediğinizde daha iyi anlayacaksınız. Yani durumunuz ne olursa olsun, meditasyon kendinizle kavga etmek için tasarlanmış pratik değildir. Aksine, mevcut durumunuzu olduğu gibi kabul edip sizi ustaca istediğiniz huzur, sevgi, zeka boyutlarınızın farkındalığına taşımak için tasarlanmıştır. Bu yüzden videoda net olarak anlatmaya çalıştığım, kelimeleri özenle seçmeye çalıştığım yaklaşımı incelemenizi dilerim.
11) 5. adım: 3. ve 4. adımda oturarak meditasyon pratiği yapıyorduk. Bu pratik bize, Farkındalık, Saf Sevgi ve Üst Zeka boyutlarının farkındalığını giderek kazandırır. Bu 5. adımda da meditasyondan kalkıp hayatımızı yaşamaya başladığımızda Farkındalık ve Saf Sevgiye ya da Nefese olan odağımızı gün içinde devam ettirmeye devam etmek için çalışırız. Artık bunu çok daha iyi yapabiliriz, çünkü oturarak yaptığımız pratik bize bunun kendimiz için en azami odaklanabildiğimiz şekilde pratiğini yaptırmıştır. Hayatını farkındalıkla yaşayan bir insan, ve nefese ya da sevgiye odaklanan bir insan, giderek diğer en derin boyutu olan Üst Zeka boyutunu da yaşamaya başlar. Giderek basiret (farkındalık) kazanmaya başlar ve sezgisine erişebilmeye başlamıştır. Böylece zihninde kaybolmuş hissettiği ve kafa karışıklığı yaşadığı durumlara kıyasla çok daha berrak bir şekilde hayatı görebilmeye başlar. Gördükçe anlayışı evrimleşmeye ve hayatında açılımlar yaratabilmeye başlar. Pratik yapmak suretiyle yolunda devam ettikçe de, giderek enerjisi Üst Bilinç boyutundan yaşamaya kanalize olmaya başlar. Bu zorlama bir kanalize oluş değildir. An be an meditasyon nesnesine yapılan odaklanma çalışması ve dikkat dağıldığında tekrar anlayış ve sabırla bir daha odaklanmaya geçmek, ve farkındalığın giderek açığa çıkması ile doğal bir evrim sürecinin ilerlemesi ile olur. Burada içsel bir çok zorlanma hissedilen tecrübe yaşanabilir. Ama bütün bunları temel yaklaşım olan sevgiye odaklanma ve farkındalık halinde kalma ile, veya başlangıç aşamasında anlatıldığı şekilde nefese odaklanma teknikleri ile ve olan biteni anlayış ile karşılama yaklaşımıyla giderek aşabilir. Hiçbir şüpheniz olmasın, enerjinizi bu yöne odaklarsanız giderek uyanacak ve imkansızmış veya çok zor gibi görünen uyanışınız giderek gerçekleşecektir. Odaklanma çok doğal bir kabiliyetimizdir. Paylaştığım ilk videoda odaklanmayla ilgili çok basit örneği inceleyip aslında ne kadar kolay odaklanabildiğimizi görebilirsiniz. Sadece yaşamımızda zihnimizin işleyiş sürecini iyi anlamadığımız için kendimizle savaşmaya başlayabiliyoruz, ve odaklanma bize çok zor görünebiliyor.
12) Son adım: Pratik yaptıkça pratik yapmanın önemini anlayacak, gerekirse sorularınız olabilecek, hayat size cevapları ve açılım oluşurken anlayışınızın gelişmesine karşılık olan tecrübeleri gönderecek, ve en sonunda da yolda yürümek için giderek artan bir kararlılık yakalamaya başlayacaksınız. Sonuçta aslında kendinizi buluyorsunuz bu yolda, en güzel ve üst tecrübeleri giderek farketme yönünde ilerliyorsunuz, güzeli görmeye başladıkça insanın motivasyonu da giderek artmaya başlar doğal olarak, o güzeli kaybedince da daha keskin arzulamaya başlar onu. Yine vurgulamak istiyorum, bu yolda ilerlerken, zihinsel, duygusal, bedensel bir evrimleşme, bir arınmadan geçiyor olacaksınız. Tüm tecrübelerinizin farkında olun. Meditasyon hayatınızda olup biteni reddetmek değil, aksine onunla yüzleştiğiniz farkındalık halinde yaşamayı ve giderek sevgiyle kucaklamayı öğrenmektir. Bu olurken eğilim olarak giderek yoğunlaşan bir yaşam tecrübeniz de olacak, buna uygun şekilde yüklerinizi atmaya başlayacaksınız ve hayatınızı doğal olarak organize etme yönünde istekleriniz şekillenecek. Siz daha uyanmış bir varlık haline geliyor olacaksınız, içinizdeki sevgi giderek her yanınıza genişlerken. Yani topyekün bir değişime hazır olun, ama bu değişimi aslında Üst Bilinç olarak öz varlığınızdan yarattığınıza ve bazen ne kadar zor görünebilirse görünsün taşıyabileceğinize dair de hiçbir şüpheniz olmasın. Zorluklar da hiçbir zaman kalıcı olmayacak, ama yaşam yoğun ve daha yoğun, daha dolu bir yaşam olarak tecrübenize gelmeye başlayacak ve siz de onu taşıyabileceksiniz. Eğer bu yönde samimi olur ve sorumluluğunuzu taşırsanız sürekli gelişeceksiniz. Ne olursa olsun her türlü çabanız sizi bu yolda ilerletmiş olacak. En üst düzey mutluluklar, derin huzur, ve yüksek zeka kademe kademe hayatınıza girmeye başlayacak, çünkü zaten sizin bir parçanız onlar, keşfinize amade. Sizinle paylaştığım bilgiler temelleri ve yürüyüp sonuç alabileceğiniz bir yolu anlatıyor, pratikler konusunda bir çok konuşmamızla da açılımlar yaratabiliriz. Ne kadar Üst Bilinç boyutumuzdan yaşarsak aydınlanmayı da o kadar hayatımıza geçirmiş oluyoruz. Bu niyetle tüm çabalarımız o boyutun yaşamımızda daha çok ortaya çıkmasına götürüyor. Bir gün geliyor ki, artık günün tamamı bunun derin farkındalığından geçmeye başlıyor. Benim öğrendiğim öğretmen o seviyede, ben de o yönde çalışmaya devam ediyorum.